20080107

Sociologie de l’Europe (turc)

Avrupada kulturler ve degerler adli kitap bir toplum bilim uzmani olan Olivier Galland, ve Fransiz Ulusal Istatistik Enstitusunde gorevli denetmen Yannick Lemelm tarafindan yazilmistir. Bu kitap insanbilimsel ve toplumbilimsel acidan, Avrupa'nin kulturel temelleri ve degerler sistemi ile ilgili bir sentezdir. Bu kitap bir yandan inceledigi konularin coklugu itibariyle zengin bir sunum yaparken, ote yandan okuyucuyu onemli bir zorlukla karsilastirir. Bu zorluk, kitabin icerigindeki pek cok bilginin icinde kaybolmadan, kendi gorusunu, kendi sentezini yaratmaktir . Belki de bu kitap okuyucuya, degisik konulari birbirine baglayarak, uyum noktalari bulmasi ve ana fikre kendince ulasmasi icin bir cagridir.
Yazarlar, detayli olarak inceledikleri bu konulari ne icin bir sonuc etrafinda baglayarak bitirmiyorlar?
Bu sorunun cevabi, bir bakima, kitabin basliginda yer almakta.Yazarlar basligi, Avrupa'daki kultur ve degerleri cogul sekilde ifade edecek bir sekilde kullanmislar. Yani kitapta her ulke kendi kutsaltirilmis gecmisine mirasci konumunda sunulmakta. Bu analize gore, Avrupa'nin ayni degerler etrafinda bir birlesim veya bir butunluk olusturabilecegini dusunmek oldukca guc gozukuyor. "Her ulke farkli, dolayisiyla bir butunluk imkansiz" dusuncesi on plana cikiyor. Peki, farkliligin icinde, bir birlik saglayabilecek noktalari bulmak imkansiz bir hipotez mi? Bunun icin her kulturu kendi cercevesinde incelemenin yanisira, onlari karsilastirmak, benzedikleri ve ayristiklari noktalari tesbit etmek, okuyucuyu daha bilgilendirici ve birligin nasil saglanacagini anlamayi kolaylastirici olmaz miydi? Bu sorulara cevap vermek icin tek tip bir birligin varolamayacagini bastan kabul etmek kacinilmaz gozukuyor. Bize gore, birlik konusu bircok sekilde tasarlanabilir.
Ilk olarak, disaridan zorla kabul ettirilmis birlik modelini ele alalim. Bu model icinde barindirdigi farkliliklara ragmen, kendini koruyup, bu cesitliligi red eder.Yani bu birlik modeli, homojenlik arayisindadir ve farkliligi tanimamakta israr eder. Birlik ve farklilik iliskini bu sekilde tasarliyan siyasi yonetimler ortadadir. Bunlar insanligin, ve tarihin tek yonde ilerledigini savunanlardir. Bu durumda birlik, var olmak icin farkliligi silmek zorundadir.
Iceriden kurulan birlik ise, bastan farkliliga dayali olarak kurulur. O farkliligin icinde kendini ustun goren bir kultur otekileri egemenligi altina alir ve ozumleme politikasi uygular. Bu politika "etnosantrik",neredeyse irkciliga yakin dusuncelere dayanir. Dolayisiyla, farklilik derece derece homojen bir birlige donusur.
Son olarak, olabilecek diger modelleri bir yana birakarak, yazarlarin dusunmedikleri anlasilan bir baska bakis acisini onerebiliriz. Bu modelde kulturler karsilasir ve yuz yuze gelirler. Bu karsilasmanin sonucunda ayar noktalari veya anlasmalar dogar, ortaya cikar. Yani, farklilik, cesitligi eritmeden, silmeden, birligi yaratir. Boylece birligin kimligi farkliligin ta kendisi olur.
Madem ki Avrupa birligi, degisik kulturleri oyun icine sokarak, Devlet-millet karsitliklarini asarak, yeni bir devlet anlayisi saglamaya yonelmistir, oyleyse son olarak ele aldigimiz birlik modeli, Avrupa birligine en uygun model degil midir? Bu durumda Avrupa birliginin gercek kimligi, farkliligin ta kendisi degil midir? O zaman, Avrupa Birliginin ana kimligi farklilik ise, Turkiyeyi dislamak icin kullanilan nedenler ne kadar gecerlidir acaba?